Drone Merakım Üzerine Uzun Bir Yazı

Her şey 3 yıl önce bugün bir oyuncak sitesinin bana uzaktan kumandalı helikopter hediye etmesiyle başladı. O güne kadar uçabilen hiçbir “şey” kullanmamıştım. Uçmak her zaman insanoğlunun hayali olmuştur. Uçurmak da bu duyguya dahil sanırım. Günlerce uçurdum şarjı 10 dakika bile gitmeyen o helikopteri. İlk denemede duvarlara vursam da bir süre sonra kullanmayı öğrenmiştim. Sonra bir gün dışarıda uçurmayı denedim, her ne kadar kutusunun üzerinde “yalnızca kapalı alanda uçurun” yazsa da. En fazla 100 – 150 gram ağırlığındaki ufaklık rüzgarın gücüne dayanamadı ve kendisini köyümün sert kaldırımlarına bıraktı. İlk helikopterim orada mevta olmuştu. Onun ölümü, başka uçan cisimlerin doğumuna sebep olacaktı…

İkinci Helikopterimi Alıyorum

2014’ün Ocak ayında, bir internet sitesinde benim mevtanın bir benzerinin, indirimle 35 liraya satıldığını görünce hemen bir tane sipariş ettim. Artık daha tecrübeliydim ve evin içinde dans ettiriyordum keratayı. Elbette arada ufak tefek kazalar oluyordu ama o kadar da olurdu. Sonuçta osuruktan nem kapıyor bunlar. Dedim ya, 150 gram ya var, ya yok. Çoğu zaman iniş yaparken kendi ürettiği rüzgarla tekrar havaya kalkıyor. Uzatmayayım, bir süre sonra bunun da kafa gitti. Fiziksel bir şey yoktu ama iç kanama falan oldu herhalde.

Tek Pervaneliden Dört Pervaneli Quadcopter’e Geçiş

Sene geçen sene, Mart ayı. Banggood isimli Çin menşeli sitede bir Quadcopter (dört pervaneli helikopter) gördüm. Hemen bakıyorum sipariş geçmişime. Evet 45 dolar ödemişim. (11.03.2015 dolar kuru: 2,61) Aldım bundan bir tane. Ama nasıl hevesliyim. Kamerası falan var manyak mısın? Kendimi adeta UFO operatörü gibi hissediyorum daha gelmeden. Bekle bekle gelmedi. Şöyledir böyledir Mayıs ayı gibi elimde oldu. Yedek batarya seti de aldım buna. Elimde var 6 tane batarya. Daha ilk gün, mesai bitiminde, işyerimizin bahçesinde arkadaşım Emrah ile beraber bir deneme gerçekleştirdik. Şöyle bir uçuş videosu var o günden kalan. Gayet güzel bir deneme oldu, aletin dört kolundan birinin kırılması hariç. Evet, şiddetli rüzgara rağmen uçurma inadı sonucunda, ikiz kulelere giren uçak gibi duvara girince bizim kopterin bir kolu kırıldı. Moraller sıfır tabi. Aldım elime üç kolluyu, evin yolunu tuttum. Evde bantla falan tamir edince eskisinden daha sağlam oldu. İşte o zaman bu kopter benim kalbimi fethetmişti.

Tarlada Quadcopter Aramak

Gel zaman git zaman defalarca uçurdum bunu. Tek pervaneli helikoptere göre çok daha zevkli bir kullanımı vardı. Kamerası pek bir halta yaramıyordu zira her an hareket halinde olan basit bir kopterdi bu ve dakikada onlarca kez aniden değişen görüntü açısına sahip bir videodan hiçbir şey anlaşılmıyordu. Üst tarafta verdiğim uçuş videosu görüntülerini izlerseniz ne demek istediğimi anlayacaksınız. Çok tamir gördü benim elimden. Çabuk ısındığı ve kafayı yiyerek kendini sağa sola savurduğu için üzerine simetrik delikler açtım, içine rüzgar girip soğusun diye. İşe yaradı. Bir süre sonra bunun da ustası olup çıktım. Artık 10 metrekarelik bir odada bile gösteri uçuşu yapabiliyor, koptere  havada takla attırabiliyordum. Bir yaz günü, oldukça açık bir alana gidip bütün bataryalarımla uçuş keyfi yapacaktım. Bizimki, kendisini fazla yükseğe çıkartınca, oraların havasına kapılıp özgürlüğe doğru yol almaya başladı. Artık gökyüzünde bir nokta olarak kalmıştı benim için ve kafamı başka bir yere çevirsem yerini tekrar tespit edemeyeceğim kadar küçülmüştü. Dikey olarak gaz verdiğimde noktanın yükselip, gazı kestiğimde alçalmasından, kumanda ile arasındaki bağlantının hala kopmadığını anlamış ve şaşırmıştım çünkü kutusunun üzerinde çekim mesafesini 100 metre olarak belirtmişlerdi. Benim kuş ise neredeyse 1 km uzakta gibi görünüyordu. Baktım olacak gibi değil, ileri mi gidiyor, geri mi gidiyor yoksa sağa sola mı gidiyor anlamıyorum, saldım çayıra. Gökyüzünden düşerken kilometrelerce uzakta gibi görünen noktacık, yere yaklaştıkça aslında o kadar da uzakta olmadığını belli etti. Şanslıydım ki düştüğü yer bir tarlaydı. 1 saatlik bir arama sonucunda tam da düşündüğüm gibi yaklaşık 465 metre uzakta bulup sevinç çığlıkları attım. Şaka şaka. Tarlada çığlık atılır mı? Adamı keserler. Ama bulmuştum çok şükür.

Kontrol Kulesi Olarak Balkon Kullanmak

Artık işin kurdu olmuş, balkondan uçurup yine balkona konduruyordum. 2016 yılbaşına birkaç gün kala son olarak şu aşağıdaki fotoğrafı çektim benim kuşla. Bir çeşit selfie. Yılbaşından sonra sağlam kar yağdı buralara. Bir haftasonu, kar durunca dedim ki biraz uçurayım balkondan, güzel görüntü çıkar. Üç tarafı kapalı olan balkonda havanın ne kadar rüzgarlı olduğunu kestiremediğim halde artistlik yaparak fırlattım kopteri gökyüzüne ve tam gaz ileri gönderdim. Tabi benim kopter tıpkı bir kuş gibi özgürlüğe uçtu. Düştüğü yeri yaklaşık olarak gördüm, meyve bahçesi gibi bir yerdi. Aşağı yukarı 1 kilometre uzakta, dize kadar karın içinde arayıp durdum ama nafile, bulamadım. O gün dostluğumuz sona erdi benim kopterle. İçindeki hafıza kartında adımın ve telefon numaramın bulunduğu bir text dosyası vardı ama keşke hafıza kartı yerine kopterin üzerine fiziksel bir etiket yapıştırsaydım. Belki bir gün geri gelirsin eski dostum…

sezer_kopter
JJRC H5C Marka Çin malı kopterimden aldığım son görüntü. Bu görüntüyü aldıktan sonra kopteri balkona başarıyla geri getirmiştim. Malum olay ise bir sonraki uçuşta gerçekleşti. Işıklar içinde uyu dostum.
Hayatlar Çin Halk Cumhuriyeti – Hayaller United States of America

Gelelim asıl mevzuya. Normalde görüntü alan ve uzaktan kontrolle uçan bu cihazlara Drone denir fakat ben drone’lara hakaret olmasın diye benim oyuncak için Quadcopter kelimesini kullandım. Bu dünyanın popüler çocuğu DJI isimli firma dostlar. Önceden de biliyordum DJI’ın drone’larını fakat o kadar pahalı bir alet bana göre değil deyip görmezden geliyordum. Benim kopter mechule yol aldıktan sonra beni çılgın derecede bir Phantom alma isteği sardı. Öncelikle Phantom dediğim alet şöyle bir şey:

blank
DJI Phantom 3’ün Advanced Modeli

Bilmeyenler için ne olduğunu kısaca anlatayım. Bu bir insansız hava aracı yani Drone. Uzaktan kumandayla kontrol edilir, kumanda üzerine takılan bir mobil cihaz ile (akıllı telefon ya da tablet) canlı olarak görüntü izlemesi yapılır. Dönmeye yetecek kadar pil seviyeniz kalırsa üzerinde bulunan dahili GPS sistemi sayesinde 6-7 kilometre kadar uzağa gönderebilirsiniz. Dikey olarak da en fazla 500 metreye çıkması için programlanmıştır fakat bir şekilde çok daha yükseğe çıkartabilen arkadaşlar var. Üzerinde bulunan kamera, Advanced modelinde 2.7k, Pro modelinde 4k kalitesinde çekim yapabiliyor ve en önemlisi de Gimbal sistemi sayesinde, alet ne kadar sert hareket ederse etsin, kamera baktığı açıdan hiç sapmıyor ve mükemmel derecede stabil, titreşimsiz, net görüntüler alabiliyorsunuz. Kameranın hareketini de kumandadan ayrıca kontrol edebiliyorsunuz. Aletin kocaman bir bataryası var ve bu batarya 20 ila 25 dakika uçuş süresi sağlıyor.

DJI Phantom 3 Bu İşin Ustası

Benim kullandığım Çin malı kopterin aksine, bu alet yapması gereken çoğu şeyi kendisi yapıyor. Örneğin bir kalkış yaptınız ve Phantom o anda yerden 3 metre yükseklikte havada duruyor. Kumdandayı bir kenara bırakıp Phantom’unuzla karşılıklı muhabbet edebilirsiniz. Siz kumandadan başka bir komut vermediğiniz sürece, havada, aynı yerde asılı duracaktır. Mobil uygulaması bir harika. Anlık olarak, yükseklik, uzaklık, pil seviyesi, çekim seviyesi, enerjinin tükenmesine kalan süre, harita üzerindeki konum ve benzeri bütün bilgileri bir uçağın kokpitindeymiş gibi alabiliyor, aleti bu bilgilere göre yönetiyorsunuz.

Standard Modelinden Uzak Durun

Günlerdir videolarını izliyorum, alete hasta oluyorum. Dedim bu böyle olmayacak. Resmi web sitesine girip fiyatlarına baktım. İndirim varmış. DJI Phantom 3 Standard modeli 500 Dolar diyor. Kanıma girdi. Onun bir üstü Advanced modeli var, 800 dolar ama gerek yok, Phantom Phantom’dur dedim. Büyük bir havayolu şirketinde çalışan bir pilot arkadaşım var, adı Barış. Kendisine Whatsapp üzerinden konuyu açtım, bana Phantom lazım fakat Türkiye’deki bayiler neredeyse 2 katına satıyor, Amerika’ya falan gidersen alıver bana bir tane dedim. Tokyo’dayım, buradan bakayım dedi. Adamın dibidir, buradan kendisine selam yolluyorum. Dedim olur. Öyle deyince iş ciddiye bindi tabii hemen girdim özelliklerinin diğer Phantomlar ile kıyaslandığı sayfaya. İyi ki girmişim. Adamlar diğer modellere göre dezavantajlı yapabilmek için özellikle uğraşmışlar.

DJI Phantom 3 Standard’ın Olumsuz Özellikleri
  • Öncelikle kumandaya olayı sakat. Normalde kumanda üzerinde video başlatma ve fotoğraf çekme tuşları olur. Bunda yok. Telefonun ekranına dokunarak başlatacakmışsın, peki öyle olsun.
  • Telefon tutacağı mandal gibi. Tablet tutmaz yani sadece telefon tutar. Diğer modellerde alttan bir sürgü, tutacağın yukarıya doğru uzamasını sağlıyor.
  • Tek anteni var. Benim 100 liralık kopterin kumandasındaki gibi öyle sabit duruyor. Diğer modellerde hareketli 2 adet anten bulunuyor.
  • Çekim mesafesi rezalet. Hepi topu 500 metre. O da maksimum. Hayır, ben bu aleti 500 metreden ileri götürmeyeceksem canlı izlememe ne gerek var? Gözümle görüyorum zaten. Tek ve kısa anten muhabbeti de bu sebeple kasten yapılmıştır diye düşünüyorum.
  • Telefonla kumanda arasındaki iletişim kablosuz ağ ile sağlanıyor. Diğerlerinde bir kablo ile yapılıyor kumanda ile telefon arasındaki görüntü aktarımı. Hayır, kibritin çakmaktan sonra bulunmuş olması gibi bunlar da kablo varken oturup uğraşmışlar ve kablosuz bağlantı koymuşlar kumandaya. İnsan kablosuza nasıl güvenip uçursun milyarlık aleti? Bunun görüntü aktarma hızı falan da var. Tam bir fiyasko.

Sonuç olarak hemen Whatsapp’ı açıp Barış’a tekrar yazdım ve şimdilik Phantom alma planımı rafa kaldırdığımı belirttim. Bugünlerde 1 Dolar 3 Türk Lirasına tekabül ediyor. Standard modeli bu döviz kuruna göre yaklaşık 1500 Liraya geliyor. O kadar para vermişken, insan kısıtlı özelliklerle piyasaya sunulmuş ve -şaka gibi- kendisinden üstün olan modellerden daha sonra piyasaya çıkmış bir ürünü satın almak istemiyor. Bakıyorum, en yakın model Advanced modeli, onun da kampanyalı fiyatı 800 Dolar (2400 TL). Bildiğin, bir araba parası be moruk. İnsanın canı alıp uçurmak istiyor da o kadar parayı da en ufak hatada pert olacak bir alete yatırmak zor geliyor. Bu işten para kazanan biri olsam hiç düşünmeden Pro modelini alırdım, o ayrı ama ben sadece hobi amaçlı almak istiyorum.

Güncelleme: Barış tekrar aradı ve Amerika’da olduğunu istersem Phantom alabileceğini söyledi. İstemeye istemeye hayır dedim ama fiyatına bakmasını söyledim. Tam da düşündüğüm gibi 800 dolarmış (2400 TL). Aynı model için Türkiye’de şu an en düşük fiyat 4.350 TL. Evet tam 2000 TL daha ucuza sahip olabileceğim bir ürünü sipariş edememenin burukluğu var içimde. Kendimi biliyorum, bir gün elbet bundan bir tane satın alıcam.

Bu yazıyı buraya kadar okuduysanız size teşekkür ederim, sabırlı bir insansınız. 1500 kelime olmuş. Biraz daha zorlasam ufak bir Phantom kitabı yazabilirim. O hevesle o kadar çok videosunu izledim ki meretin. Ama bir yandan da şunu fark ettim. İnsan isteyip de sahip olamadığı bir şeye daha çok değer veriyor. Her insanın küçük de olsa bir hayali olmalı. Küçükken bakkaldan gram ile salam alırdık, herkese 2 ya da 3’er dilim salam düşerdi. O sayılı dilimler öyle tatlı gelirdi ki. Çünkü azdı ve kısıtlıydı. Şimdi kiloyla alıyoruz, dolapta bozulup çöpe gidiyor. Aynı tadı vermiyor. Bunun gibi işte. Yüksek fiyatını sebep gösterip satın almıyorum, böylece içimde hep bir heves oluyor. Şimdi sizi bir Phantom videosu ile başbaşa bırakıp gidiyorum. Kim bilir, belki bir gün bu yazı kendisini günceller ve buraya kendi videomu koyarım…

Bu yazıyı paylaşmak istersin diye buraya renkli düğmeler koydum
blank
Blog Yazarı
Sezer İltekin
Bu konuyla ilgili bir fikriniz var mı?

33 Yorum
  • “Işıklar içinde uyu dostum.” haha :D Oldukça eğlenceli bir yazı olmuş okuması keyifliydi teşekkürler..

  • Okuyunca başka alemlere götürdün beni be Sezer :) Gerçekten okuması müthiş keyifli bir yazı olmuş, adeta bitmesin istedim. Sanırım bu yönümüz oldukça ortak ve bende bu drone’lara kafayı takmış durumdayım. DJI herkesin hayali ama dediğin mevzu çok doğru. Bu sektörde işin olsa verdiğin paraya acımaz hatta iki, üç tane bile alabilirsin ama sadece hayal gerçekleştirmek için o kadar para vermek bana da mantıklı gelmiyor. Bu olay aynı 1400 TL’lik GoPro ile 200 TL’lik NoPro’nun olayına benziyor. Keşke olsa böyle dji gibi stabil bir drone ve 100 – 150 dolar gibi bir fiyatı olsa alıp denenebilirdi. Neyse hayali bile güzel bu olayın :)

    • İnsanlar -biraz da haklı olarak- uzun yazıları okumayı pek sevmiyor. Öncelikle bu yazıyı okuduğun için seni tebrik etmek istiyorum Enes :) Yazıda da bahsettiğim gibi bir gün mutlaka sahip olmak istediğim bir alet bu benim. Bu kadar yüksek miktarda bütçe ayırmak maalesef bir heves için çok fazla.

  • Bende bir drone kullanıcısıyım yaklaşık 2 aydır falan. Ar Drone 2’yi duymuşssunuz herhalde onu kullanıyorum birkaç mod. yapmam ile birlikte. 2 kere orta çaprazını kırdım, 1 kere motorunu yaktım hepside gerçekten yüksek masraf ama böyle öğreniyor insan. Ben deneme için küçük şeylerle başlamaktansa büyük birşeyden başlamış oldum :) Şuan gayet iyi kullanıyorum rüzgara dikkat etmek gerek. İyice bir hobi oldu bende.
    Yazınıda sıkılmadan okudum gerçekten çok iyi :)

    • AR Drone’u biliyorum. Aslında şekil olarak en estetik drone olarak geliyor bana. Phantom 3’te beni çeken ise üzerinde bulunan görüntü sabitleyici. AR Drone’da maalesef böyle bir imkan yok.

  • Ah ah, ben de çok video izledim. Çin işlerinin bile videolarını hatim ettim ama gerçekten DJI kamera performansı, uçuş süresi ve gimbal sebebiyle en tercih edilesi seçenek. Ben bir ara “Ulan, evet hobi için bu kadar para verilmez! Acaba bunu işe mi çevirsem” diye de düşünmedim değil ama maçam yemedi :)

    Bunun haricinde bir Canon 650D aldım. Ona ek lens ve aparatlar aldıktan sonra bir de Çin Kuşu ile başlayacağım sanırım :)

    • Çağrıcım, gerçekten çok pahalı bunlar. Ha, fiyatını hak etmiyor mu dersen ediyor elbet fakat buna o kadar parayı gömdükten sonra en ufak bir kazada pert olacağını bilmek de insanı tedirgin ediyor. Yazıda söyledim mi bilmiyorum (şimdi kim okuyacak o kadar şeyi en baştan) eğer bu işten para kazanıyor olsaydım en pahalı modelini paraya acımadan gerekirse krediyle alırdım. Ama amacımız sadece eğlenmek. O sebeple not defterimizin en arka sayfasına yazıp bırakıyoruz bunu. Belki başka bahara…

  • Abi drone filan yazı güzelde, son paragrafta salam olayı ile kahkaha atmama vesile olduğun için teşekkür ederim. :))) Bende blogda paylaştığım “Kuşbakışı Türkiye” yazımdan sonra acayip heves ediyorum bu merete ama ciddi meblağlar ve benim hiç tecrübem yok. Önce bir kaç oyuncak alıp bozana kadar uçurayım en iyisi

  • Yazınızı okuduktan sonra başlangıç modellerini araştırmaya başladım ve herkes Ladybird dedi. Bende malum sarı sitede uygun fiyatlı ve sıfır bir Ladybird ilanı görünce satın aldım bakalım. Deneyimlerimi aktarırım buradan ve kişisel blogumdan ;)

      • Aksine oldukça sağlam bir model olduğundan bahsediliyor incelemelerde. Bir de bu modeldeki stabilite 3 bin liraya toplanan Drone’ larda yokmuş diyorlar. Biz öyle duyduk :)) Akşam deneyip göreceğiz ama karşılaştıracak tecrübemde yok ki. ;)

      • Ladybird ile ilk uçuşu gerçekleştirdim, gerçekten stabil bir cihaz. Benim gibi ilk defa böyle bir cihaz kullanan biri bile, bir kaç denemeden sonra belirlenen hedefe inmeyi başardım. Yalnız şunu anladım ki drone uçurmak hiç kolay bir iş değil. Mantığını iyice kavramadan kesinlikle yüksek model bir cihaz almamak gerek!

  • Almamış olmanıza sevindim, çünkü DJI Phantom 4 yakında satışa sunulacak. Yeni modelin özellikleri çok daha üst seviyede, incelemelere göz atmanızı öneririm.

  • Arduino ile kendi dronunu yapmaya çalisan biri olarak yazinizi zevkle okudum. Yazilimcilik bilginizde var blogunuzdan anladigim kadarıyla size de öneririm :)

  • Anlatımınıza bayılıyorum. Drone’ u sanki kendim uçurmuşçasına yaşadım o anı. Kaybettiğiniz üzgünüm.

  • Bir süredir ben de inceliyordum. Bu yaz yıllık izinde tadını çıkarmak içi küçüklerden bir tane almayı ciddi ciddi düşünüyorum şu an. Banggood yerine aynı modeli yaklaşık fiyata Türkiye’de bulabilir miyiz? Muhtemelen banggood’dan gelinceye kadar yaz biter.

  • Yazınızı keyifle okudum. Bu arada geçtiğimiz günlerde TV’de bir haberle karşılaştım. Airbus firması drone’lardan esinlenerek 2 kişilik öncelikle şoförlü daha sonra da otomatik pilotlu şoförsüz taksi geliştiriyormuş tarih olarakta birkaç sene sonrasını hedeflemişler :)

  • Çok keyifli okunası bir yazı için teşekkürler. Sayenizde drone lar hakkında bir çok bilgi edindik.

  • Yazınızı büyük bir keyifle okudum. Bu maceraya bende drone tasarımlarımla başlamak istiyordum. Bakalım nasipse, tasarımımı tamamladıktan sonrada yorum paylaşmak istiyorum…