Asıl, işçi iş adamıdır!

İşçi kelimesi, emektar ve saygıdeğer bir kelimedir. Fakat İşadamı kelimesi, yalakalık ürünü, cehalet sembolü, yapay, limon aromalı, ekşimtrak bir kelimedir. Bu kelime 70’lerin sonunda ortaya çıkmış, çıkmazolası bir belirtisiz isim tamlamasıdır. Ayrıca iddia ediyorum ki bu kelime Türkçe değildir.Bu kelime nasıl ortaya çıktı bir bakalım…
Başlangıcı bilinmese de, insanoğlu, uzun bir zaman diliminde “Patron” kelimesini (Bkz.Fransızca), bir işyerinde, bir müessesede en yetkili kişinin sıfatı olarak kullanmıştı. Gel zaman, git zaman, müesseseler gelişti, köyden kente göç eden Ahmet parayı buldu, fabrikatör oldu. (Bkz. Terminatör) O artık patron Ahmet idi. Küçük esnaf yıllar yılı yerinde sayarken, büyük sanayi ve fabrikalar, “parayı bulanlar” tarafından çoktan sahiplenilmişti. Köydeki bakkalın sıfatı, çırağına göre, tabii olarak “patron” idi. O patronun yaşadığı köyün yüzölçümüne eşdeğer araziye sahip olan fabrikanın sahibine de patron deniliyordu. Patronluk artık göreceli bir kavram haline gelmişti. Neredeyse 2 kişiden 1’i patrondu. Çok büyük anapara sahibi patronlar aralarında gizlice bir toplantı düzenlediler. Bu toplantı patron Ahmet Bey’in ofisinin toplantı salonunda gerçekleşmişti. Toplantının başkanı Ahmet Bey’di. Elinin altındaki diyafonun düğmesine basıp sekreterine:

– İçeri kimseyi alma, bu çok önemli bir toplantı, Arayan olursa da burda olmadığımı söyleyin.

dedi. Bu klasik bir cümleydi.
Sekreter içinden küfretti. “Bu salakların yerinde ben olmalıydım, çoğu ilkokul mezunu, bense iki üniversite bitirdiğim halde hala sekreterlik yapıyorum” diye iç geçirdi. Doğruydu, iki üniversite bitirmişti. Hatta birini yurtdışında okumuştu. İktisat ve Kamu Yönetimi hakkında uzmandı. Sekreterlik yapmasının sebebi, çok iyi para alıyor olmasıydı. yoksa orada bir saniye bile durmaya tahammülü yoktu.

Birazdan diyafondan bir ses duyuldu:

-Evet beyler, toplantı başlıyor!

Sekreter o anda diyafonun açık kaldığını anladığı halde, merakına yenik düştü. Diyafonu kapatmadı. Bu adamların aralarında ne konuştuğunu duymak istiyordu.

O, bu andan itibaren bir sekreter değil, bir kahramandı. Ve bunu kendisi bile bilmiyordu. Kahramanımız toplantıyı dinlemeye koyuldu. Toplantının konusu, büyük patronların, artık “patron” kelimesini basit bulması ve hemen bunun yerine yeni bir kelime bulunmasının gerekliliğiydi. Amaçları, kendi sıfatlarına sahip insanların sayısını en aza indirip, egolarını tatmin etmekti. Fakat bunu kimsenin duymasını istemiyorlardı. Öyle ki, ailelerinin bile bu konudan haberi yoktu. Toplantı tam bir saat sürdü. Fakat sadece “insan çalıştırmayı” bilen paralı adamlar, tek bir kelime dahi türetemediler. Kahraman usulca diyafonu kapadı, saatine baktı. İşten çıkışına 10 dakika kalmıştı. Zaman geçmek bilmiyordu. Hemen eve gitmek istiyor, bir yandan da ufak ufak düşüncelere dalıyordu. Patronların yapamadığını yapmak istiyordu. Kendine bile itiraf edemediği amacı bir an aklından geçti: Patron olmak!

Saat altıyı bulmuştu. Kahraman evine vardı. Eve girer girmez çalışma odasına geçti, eline her kahramanımızın yaptığı gibi bir kağıt, bir de kalem aldı. Bu onun için kaçırılmaması gereken bir fırsattı. “Artık ben de patron olmayı hakettim” diye düşündü.

Kağıda “patron” yazdı. Lisede fransızca eğitim aldığı için kelimeye bakıp gülümsedi. “Demek bu akşam seninleyiz” dedi. Fransızcadan aklında kalan kelimeleri düşündü, her biri dile uygun görünmüyordu. Hem nasıl bir ilgi kurabilirdi ki başka anlama gelen bir kelimeyle patron arasında? Bu olmadı. Başını ellerinin arasına koydu ve düşünmeye devam etti. Saat yedi olmuştu. Kelime bulmanın gerçekten de zor bir iş olduğunu anladı. Londra’da yaşadığı günler aklına gelmişti. O zamanlar ona burs veren bir ingilizin, gazetede manşet olarak çıktığını hatırladı.Hem de bir cinayet suçundan… O manşet gözlerinin önünden geçti: “Businessman killed two workmen!” Manşette “Businessman iki işçiyi öldürdü yazıyordu.” Bir an afalladı. “Businessman” ‘in Türkçe karşılığı patron olmamalı, “Boss” patrondur dedi. Ozaman businessman neydi? Hemen sözlüğünü karıştırdı. “Business” ve “man” kelimelerinden o anda bir kelime türetti:

İşadamı!

Ertesi gün işe gitti, patronuna kendisiyle konuşmak istediğini söyledi. Toplantı salonuna girdiler.

Ertesi gün ofiste farklı bir sekreter vardı. Kahramanımız ise amacına ulaşmıştı. O artık büyük bir fabrikada müdürdü. İşadamı kelimesinin ülkeye yayılması, doğaldır ki zor olmadı. Birkaç yıl sonra, kahraman da kendisine ait bir şirket kurmuş ve o da artık bir işadamı olmuştu…

Hikaye böyleydi veya değildi…
Şimdi canım okurlar, bu tarihi yanılgıyı düzeltmek isterim!
İşadamı kelimesinden çıkan anlam çıplak haliyle (Bkz. Lastik) şudur:
İş yapan adam.
Fakat işadamları, birşey üretmezler ya da topluma hizmet etmezler. Onlar yöneticidirler.
İş yapan adam işçidir! Kati sonuç budur ve yalanlanamaz sayın okurlar!
Üniversite okumakla adam olunmadığının apaçık bir göstergesidir bu kelime!

İngilizin dilinden aldığı Business kelimesine salt biçimde “iş” demiştir bu adam. Kaldı ki, business tam anlamıyla iş demek değildir. Zaten öyle olsaydı, work, job, duty kelimelerini ne yapaydılar ingiliz evlatları? Ha, diyeceksiniz ki ingilize niye kızıyorsun? Ben ingilize kızmıyorum ki kardeşim. Bizim Türk kardeşimize kızıyorum. Çünkü Businessman, bizim işadamı dediğimiz mesleği tam anlamıyla ifade eden bir cümledir. Fakat Türkçe’ye çevrilişindeki tek adam gibi kelime “adam”dır… Bu dilde bir de işçi diye bir kelime var. Ya hu, eğer işadamı değil de işçi denseydi patronlara, hiç konusunu açmazdım. Neden derseniz, işadamı iş verir. Süt satan adam süt verir.

Bu durumda gerçek işçi işadamlarıdır! Ve gerçek işadamları da işçilerdir!

Elin dilini anlamadan kullanmak hatasına düşmekle meydana gelmiş bu yanlış, bana şu vecizeyi hatırlattı sayın okurlar :

Biliyorsan konus ders alsınlar, bilmiyorsan sus adam sansınlar!

Görşürüz canlarım :)

Bu yazıyı paylaşmak istersin diye buraya renkli düğmeler koydum
blank
Blog Yazarı
Sezer İltekin
Bu konuyla ilgili bir fikriniz var mı?

5 Yorum
  • işadamına işçi denebilir mi?
    sanmıyorum.
    çünkü
    günümüz toplumunda işçi, adamdan sayılmıyorki..
    ama fabrika, şirket sahibi ve iş yapan kişiye toplumda itibar edilir,adam yerine konur ve iş-adamı- denir.çünkü adamdır.
    peki fabrikada ücretle çalışan kişi nasıl işadamı olabilirki.
    onun adı bile yok.verilen işi yapıyor işte.malesef durum bu.
    mesela işadamı ahmet bey denir.
    ama
    işçi ahmet bey denmez..
    neden acaba..????

  • bu arada “adam” kelimesi “adem” kelimesinden türetilmiştir.”adem” ise insan demektir.
    yani adam:insan
    bu durumda bazılarının dediği gibi:
    “işadamı var da neden işkadını yok?” lafı yanlıştır.
    çünkü “adam” kelimesi tek başına hem kadını hem erkeği ifade eder.
    olsun yine de bırakalım işkadını deyiversinler..
    biz bilgi vermiş olalım.:))

  • günümüzde “işçi” kelimesi için “çalışan” diyen de var.bu da doğru bir ifade.
    “işadamı” için de “işveren” diyen var.bu doğru bir ifade bence.